Muhterem Müslümanlar!
İslam'ın ikinci halifesi, adaletin timsali Hz. Ömer, bir defasında arkadaşlarına şöyle seslenmişti: "Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin, büyük hesap günü için kendinizi hazırlayın! Çünkü kıyamet gününde hesap, ancak dünyada iken kendisini hesaba çekenler için kolay olacaktır."[1]
Aziz Müslümanlar!
Günler ayları, aylar yılları kovalıyor. Zaman süratle akıp gidiyor. Ömür sermayemiz her geçen gün tükeniyor. Sayılı nefeslerimiz bitiyor. Acısı ve tatlısıyla, hüznü ve sevinciyle miladî bir yılı daha geride bırakıyoruz. Geliniz, mübarek Cuma gününün şu icabet vaktinde kendimizle yüzleşme kararı verelim. Yapıp ettiklerimizin muhasebesini yapalım. Hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekelim.
Kıymetli Müslümanlar!
Muhasebenin özü, kişinin kendini bilmesidir. Hakikat aynasına bakıp kendine gelmesidir. Nereden geldiğini, niçin geldiğini ve nereye gideceğini tefekkür etmesidir.
Muhasebenin başı, her türlü nefsanî ve şehevî arzulara dur diyebilmektir. Kötü huy ve davranışları terk edebilmektir. Bütün günahlarımıza tevbe etmek, bir daha aynı günahlara dönmemeye karar vermektir.
Muhasebe, imanımızı kemale erdirme ve istikametimizi muhafaza etme çabasıdır. Allah'ın helal kıldığı söz ve davranışlara sımsıkı sarılma, haram kıldıklarından uzak durma gayretidir. Ölüm bize gelinceye kadar ibadetten bir an olsun ayrılmama kararlılığıdır. Yüce ahlak üzere gönderilen Peygamber Efendimizin ahlakını kuşanma azmidir.
Nihayetinde muhasebe, tam bir teslimiyetle Allah'a kul olmak, kul hakkına da titizlikle riayet etmektir. Mâsivâyı, yani Rabbimizden başka ne varsa hepsini gönlümüzden söküp atmaktır.
Değerli Müminler!
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulur: "Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Evet, Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır."[2] Bu ayet-i kerime bizleri imanımızın gereği olarak nefsimizi muhasebe etmeye çağırmaktadır. Yaratılış amacımıza uygun bir gelecek planı yapmaya davet etmektedir.
Öyleyse, miladî yılın bu son gününde geçmişimizi muhasebe edip geleceğe yön vermek adına kendimize şu soruları soralım: "Elestü bi Rabbiküm" sorusuna karşılık Rabbimize verdiğimiz kulluk ahdine sadık kalabildik mi? Ömrümüzü imanla, ibadetle ve güzel ahlakla geçirebildik mi? Rabbimizin haram kıldığı her şeyden uzak durabildik mi? Canlı cansız tüm mahlûkata karşı sorumluluklarımızı yerine getirebildik mi? Hâsılı her yılımızın, her ayımızın, her günümüzün, hatta her saatimizin kıymetini bilebildik mi?
Hutbemi Allah Resûlü (s.a.s)'in şu hadisiyle bitiriyorum: "Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için hazırlık yapandır. Zavallı kişi ise nefsinin arzu ve isteklerine uyan ve buna rağmen hâlâ Allah'tan iyilik temenni edendir."[3]
________________________________
[1] Tirmizî, Sıfatü'l-kıyâme, 25.
[2] Haşr, 59/18.
[3] Tirmizî, Sıfatü'l-kıyâme, 25.
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü